Hayatınızı “Zarafet Kuralları” İle Güzelleştirin
“Ah kimsenin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” demiş şair Gülten Akın… Öyle sahi… Hayatlarımız büyük bir koşturmaca ile geçiyor.
Geçmişte olduğu gibi ince şeylere vakit ayıramıyoruz ama ruhumuz zarif bir hareket karşısında öylesine naif tepkiler veriyor ki aslında hepimiz unuttuğumuz o “ince şeyler”le çevrelenmek istiyoruz. Zarafet, nezaket, ilgi… Bunlar kartopu etkisi ile toplumda yayılan davranışlardır. Öyleyse ilk adımı siz atmak istemez misiniz?..
İlk olarak 1330’lu yıllarda Fransa’da ortaya çıkan zarafet kurallarına, Fransızca “protocole” adı verildiği biliniyor. Bu kurallar sosyal yaşamda nezaketi temsil ederken, resmi alanda ise saygıyı ve ölçüyü belirlediler. Osmanlı’da Tanzimat hareketiyle birlikte protokoller uygulanmaya başlansa da aslında Osmanlı Sarayı’nın çok uzun yıllardır uyguladığı kendine has protokoller olduğu biliniyor. Kanuni Sultan Süleyman zamanında, elçilerin nasıl karşılanacağından nerede duracaklarına, sultana nasıl hitap edeceklerinden, karşılıklı hediyeleşmenin nasıl olacağına kadar pek çok yazılı kurala rastlayabiliyoruz. Hiçbirimiz sultan değiliz belki ama özümüzde kendimizi değerli hissetmeyi hepimiz istiyoruz. Şaşılacak şekilde, çok küçük eylemler ve nezaket göstergeleri bizi mutlu etmeye ve değerli hissettirmeye yetiyor. Hayat telaşında unuttuğumuz zarafet kurallarını birlikte hatırlamaya ne dersiniz? Haydi o zaman başlayalım…
Tanışma ve tanıştırma
Kalabalık bir ortamdasınız. Birbiriniz tanımayan kişileri nasıl tanıştıracaksınız? Burada da gizli zarafet noktaları var. Tanışma ve tanıştırılma kavramları statü ve cinsiyet kavramları ile kendi içinde ayrışıyor. Bu kapsamda değerlendirecek olursak, erkeği kadına; genci yaş almış kişiye takdim etmek çok daha doğru…
Siz mi diyelim, sen mi?
Kendinizi tanıştırırken adınızı ve soyadınızı söylerseniz bu karşı tarafa bana “siz diye hitap edin” mesajı verir. Sadece adınızı söylerseniz, bu sefer daha samimi bir selamlama olur ve “Bana sen diyebilirsin” mesajı verirsiniz. Göz teması kurmaktan ve gülümsemekten de hiç vazgeçmemelisiniz.
Nasıl daha zarif oturulur?
Kadınlar oturduklarında i sağ bacaklarını sol bacaklarının üzerine atmalı ve hafif yan oturmalılar. Bu sayede daha ince ve dik bir duruşa sahip olurlar. Elleri üst üste koyup üsteki dizden hafifçe aşağıya sarkıtabilirsiniz. Ama sakın karnınızın hemen altındaki o boşluğa koymayın. Bu sizi çekingen gösterir. Erkeklerde ise tam tersi, önce sol bacak sağ bacağın üzerine gelmelidir. Bacak bacak üzerine atmıyorsanız ayak açıklığınız omuz hizası kadar olmalıdır.
Araçta en değerli koltuk hangisidir?
Protokol araçlarında bir aracın en önemli koltuğu arka sağ koltuktur. Eğer mesleği şoför olan biri aracı kullanıyorsa, kıymet verdiğiniz kişiye arka sağ koltuğu ayırabilirsiniz. Siz de yanına yani sol taraf oturabilirsiniz. Fakat aracı bir tanıdık kullanıyorsa, en kıymetli koltuk ön sağ koltuktur. (Türk filmlerinde gelinler ve kayınvalidelerin bu koltuk için tatlı tatlı çekişmeleri boşa değildir.) Zarafet göstermek istediğiniz kişinin ön sağ koltuğa oturmasını sağlayabilirsiniz…
Erkekler, aracın kapısını açmak size altın değerinde puan kazandırıyor
Araca binerken de inerken de erkeğin kapıyı açıp kadına yardımcı olması çok zarif bir davranıştır. Günümüzde bu davranışla çok az karşılaşıyoruz. Bunda kadınların aceleci olup hemen kapıyı açmasının ve araç durur durmaz inmesinin de biraz payı olabilir mi? Öyleyse anlaşalım; bundan sonra kadınlar biraz daha sabırlı oluyorlar, erkekler de kibarca kapıyı açıyorlar… Sevgili erkekler, bu küçük ve nazik hareket iletişime can suyu katacak kadar kıymetli bir davranıştır.
Telefon kaç kez çaldırılır?
Hayatımızın vazgeçilmez bir iletişim aracı olan telefonlar, bazen dakikalarca çaldırılabiliyor. O an müsait değilseniz “Acaba yangın mı var, neden bu kadar ısrarlı arıyorlar” diye düşünebilirsiniz. Gerçek şu ki, bir kişiyi cep telefonundan aradığınızda dört kereden fazla çaldırmamalısınız. (Bazı telefon modelleri artık arayanın kaç saniye çaldırdığını bile bildiriyor üstelik.)
Elbette aranan kişinin de sorumlulukları var. Gelen çağrıyı yanıtlamak için müsait değilseniz mutlaka karşı tarafa kısa bir mesaj gönderip çağrısını gördüğünüzü ve arayacağınızı iletmelisiniz. Gelen çağrılara aynı gün içinde dönmeniz en doğrusudur.
Telefon konuşmalarında bazen söz biter. Konu tıkanır. Peki, telefonu ilk kim kapatacak? Burada kural bellidir. Telefonu mutlaka açan kişi kapatmalıdır.
Son olarak telefon görüşmelerinde ses tonunuzun ahenginin de çok önemli olduğunu söyleyelim. Sabah huysuzluğu, can sıkıntısı, öfke gibi karşı tarafın enerjisini düşürecek bir sesle konuşmamalısınız. Neşe bulaşıcıdır, bunu unutmayın.
Kartvizit nasıl verilir?
Elbette bunun da bir kuralı var. Kartviziti karşı tarafın okuyacağı yüzüyle (harfler onun için düz olmalı) vermek gerekir. Alan kişi evirip çevirip kartın yüzünü bulmaya çalışmamalıdır. İskambil kağıdını masaya açar gibi bir ucunu masaya yapıştırarak kart vermek de çok şık değildir. Kartvizit, iki elle, baş parmak ve işaret parmaklarıyla tutularak, kıymetli bir eşya sunar gibi verilmelidir.
Asansöre binerken…
Asansöre binerken kadınlara, üstlere, misafirlere öncelik verilir. Kişisel alanının iyice daraldığı asansörler, insanın kendini biraz da olsa rahatsız hissettiği yerlerdir. Bu yüzden fazla hareket etmemek, göz göze gelmemek daha doğrudur. Asansör durduğunda ise giriş sırası tersine döner. Önce siz inmelisiniz, ardından kadınlar, misafirler, üstler inebilir.
Restoran kültürü
İşte özel hayatla ilgili bir ipucu… Bir kadın ve bir erkek yemeğe çıktığında, erkek kadına ne yemek istediğini sormalı ve siparişi kendisi vermelidir: Garsona seslenmek, parmak şıklatmak, “Bakar mısın” demek yerine göz teması ile iletişim kurup çağırmak daha şık bir davranıştır. (Garsonlar bakmama ve göz göze gelmeme konusunda biraz zorlayıcı olsalar bile…) Garsonun yaka kartı varsa ismine bakabilir, yoksa kendisine sorabilirsiniz. (Garsona ismiyle hitap etmek önemlidir.) Siparişi verdiniz ama yemek kim bilir ne zaman gelecek. Yaşasın, garson masaya biraz ekmek bıraktı. Yemekten önce masaya bırakılan zeytinyağı ve ekmekle karın doyurmak hiç zarif bir davranış değildir. Küçük bir parça ekmek alıp tadına bakıp sabırlı olmak daha iyidir. Diyelim ki yemek geldi, masada bir yığın çatal ve bıçak var… Çatal bıçakları dışardan içeriye doğru kullanmalısınız.
Son olarak bahşiş konusunda da bir not verip yazıyı tamamlayalım. Avrupa’da yüzde 10-15 Türkiye’de ise genel olarak yüzde 10 oranında bahşiş bırakılır. Servisten memnunsanız ve müdavim olmak istiyorsanız cömertliğinizi konuşturmak size kalmış…