Çocuklarda Özgüven
Özgüven; temel olarak 0 – 6 yaşlarında, ailedeki yaşantılardan kazanılır. Özgüven;yani kendine güven kavramı, bir şeyi yaparken bireyin kendine inanması, bu işi yapabilirim, diyebilmesidir. Özgüven denilen kavram çocuklukta nasıl sağlam temellenir?
Herkesin yapabileceği ve yapamayacağı şeyler vardır. Örneğin ben, Naim Süleymanoğlu gibi halterde dünya rekortmeni olabilirdim. Küçük yaştan beri düzenli antrenman ve gerekli gıdaları alsaydım, ben de rekortmen bir sporcu olarak karşınıza çıkabilirdim. Şunu sorabilirdiniz; hocam sen nerede, Naim Süleymanoğlu gibi olmak nerede, diyebilirsiniz. Genetik özellikleri bir kenara bırakırsak onun gibi olabilirdim. Dünya şampiyonluğu bir tarafa, insanın kendine güveni; yani özgüveni tam olabilmesi için ailesinden destek alması lazım.
Doğan Cüceloğlu’nun bir televizyon programında vermiş olduğu şu örnek, çok basit bir örnek gibi görünüyor ama çok önemli ve dikkat edilmesi gerekir. Doğan Cüceloğlu, Amerika’daki eğitimi sırasında Amerikalı bir asistan ile aynı odayı paylaşmak zorunda kalmış. Bir gün Amerikalı asistan, çocuğunu getirmiş. Çocuk 1,5 ‘ 2 yaşlarındaymış. Çocuk,koltuğa çıkmaya çalışıyormuş, hocamız da iyilik olsun diye çocuğa yardımcı olup onun koltukta rahat oturmasını sağlamak istemiş. Birden neye uğradığını şaşırmış. Amerikalı asistan arkadaşı:’ Sen ne yapıyorsun? O, koltuğa çıkabilir! Böyle yaparak ona iyilik yaptığını mı sanıyorsun? Onun yapacağı işleri yaparak onun kendine güvenini zedeliyorsun.’ demiş.
Biz de öyle yapmıyor muyuz? ‘Aman o bilmez, o yapamaz.’ demiyor muyuz? Acaba kaçımız küçük çocukların kendi kendilerine yemek yemeleri için fırsat vermişizdir?’ Aman çevreyi kirletir, üstüne döker, karnını tam doyuramaz’ vb. Bunun gibi yüzlerce mazeret içeren cümle söyleyip dururuz. Bazen bir su getirmesini isteriz ,getirmeyince: ‘Artık büyüdün ,bir su bile getiremiyorsun’. Başka bir şey olunca:’Sen küçüksün, sen bunu yapamazsın’. Çocuklara karşı çelişkili ifadeler kullanmamız ,çocuğun çevresine ve kendisine olan güven duygusunu ne kadar etkiler?
Önemli olan, çocuğumuza yardımcı olmak değil; onun yapabileceği işleri ona bırakmak, yapamadığıı işlerde ona yardımcı olmaktır. Yapabileceği işlerin altından kalkabiliyorsa çocuk, böyle bir rahatlık sağlamışsa ona ebeveyn, çocuk kendine güvenecektir.
Gelişimdeki sırayı incelersek en son gelişen kas grubu ,ince motor kaslardır. Ayakkabı bağcıklarını bağlamak için ince motor kasların gelişmesi gerekir. Çocuk, 5 -6 yaşlarına gelince ayakkabı bağlarını kendisinin bağlaması için ona izin verin. Eğer çocuk zorluk çekiyorsa ona biraz zaman tanıyın, halen yapmak istediğini yapamıyorsa destekleyici ifadeler kullanarak yardımcı olmaya çalışın, gerekiyorsa ayakkabısının bağlarını birlikte bağlayın.
Sizin için önemsiz görünen bir şey olarak görülse de unutmayın, çocuğunuz için çok önemli olabilir. Unutmayalım ki çocuğunuz, kişiliğinin temellerini 0-6 yaş arasında kazanır. Eğer bu dönemde onu bir birey olarak kabul ederseniz, ilerleyen yıllarda sağlam bir karaktere sahip olacaktır. İlerleyen yaşantısında çocuğunuz, kendine güveni olan, özgürce karar verebilen ve sorumluluk alabilen bir birey olabilir.
Özgüveni eksik olan insanlar, özgür ve gerçekçi kararlar veremezler, ancak bir grubun etkisinde olarak karar verebilirler. Sorumluluktan mümkün olduğu kadar kaçınırlar, aldıkları sorumlulukta ise insanları memnun etmek için yine yakın çevre grubunun etkisinden çıkamadan almış oldukları sorumlulukları yerine getirirler.
Özgüveni yüksek olan insanlar özgür ve gerçekçi karar verme yeteneğine sahiplerdir. Kimsenin etkisinde kalmadan kararlarını verebilirler. Sorumluktan kaçmaz ve yaratıcı fikirler ile o sorumluluğu yerine getirirler.
Unutmayalım ne ekersek onu biçersiniz.
Buğday ektiğiniz yerden nohut yetişmesini beklemeniz ne kadar gerçekçi? Çocuğunuza ne verirseniz, ileride çocuğunuz onu sizlere ve topluma verir. Çocuğunuza güven tohumları ekmemişseniz çocuğunuzun kendine güvenebilen bir insan olmasını bekleyemezsiniz. Bu güven duygusunu, sadece kendine değil, çevresindeki insanlara karşı da geliştiremez. İlişkileri, sembiyotik ilişki şeklinde olur (İsmet Oktay’ın Yazısına Bakın ‘Sembiyoz- Sembiyotik İlişki’).
Dünyanın en zor işi;anne ve baba olmaktır.
Çocuk yetiştirmeyi bir çorba yapmaya benzetirim; eğer tuzu eksik ya da fazla koyarsanız çorbadan bir tat alamazsınız. Ama bir fark var çocukta: Yemeği yemediğiniz gibi kenara bırakma şansınız da yoktur.Katkı maddelerini iyi katmanız lazım ki o da kendine güvenen bir insan olarak toplumda yerini alabilsin. Yemek iyi olmazsa yemezsiniz, peki ya ÇOCUK?
Çocuğumuzu tüm tehlikelerden tehditlerden koruyamaya çalışmak, tam olarak anne – babalık sayılmaz.
Çocuğunuzu bir birey olarak görün ve ona öyle davranın. Kaş yapayım derken göz çıkarmayın.
Zaman buldukça ve Editör yazılarıma onay verirse sizlerle buradan bazı şeyleri paylaşacağım. Umarım faydalı paylaşımlarımda bulunabilirim.
Serdal Gür
Psikolojik Danışman
TurkPDR.com